2021’DE YÜZDE 8,5 BÜYÜME SÜRPRİZ OLMAZ
Gedik Yatırım Başekonomisti Serkan Gönençler, şunları söyledi:
Baz etkisinin de desteğiyle, beklentilere paralel yıllık yüzde 21,7 artış kaydeden GSYH’nin ana sürükleyicilerinin ılımlı iç talep ve güçlü ihracat performansına bağlı olarak yıllık yüzde 40,5 büyüyen sanayi sektörü ve yeniden açılmalara bağlı olarak yıllık yüzde 45,8 büyüyen hizmetler (ticaret, ulaştırma ve turizm) sektörleri olduğu görülüyor.
ÜÇÜNCÜ ÇEYREKTE DE KUVVETLİ BÜYÜME BEKLEYEBİLİRİZ
Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan ise şu ifadeleri kullandı:
Yıllık büyümenin bizim beklediğimiz doğrultuya hemen hemen paralel bir büyüme olduğunu söyleyebiliriz. Zaten yüzde 20 üzerinde gerçekleşen büyümenin çok önemli bir kısmını, geçen yıldan gelen baz etkisi açıklıyor. 2020 yılının ikinci çeyreğinin kötü geçen bir dönem olmasından dolayı, buna kriz etkilerinin hafiflemesini de eklediğimiz zaman yıllık değişim oldukça yüksek bir oranda gerçekleşti.
Zaten gecikmeli döneme ait bir veri olması itibariyle, büyümedeki tahminlerde isabet oranının oldukça yüksek olması normal. Çünkü sanayi üretimi, PMI, kredi genişlemesi, ihracat verileri gibi öncü göstergeleri, büyümeyi açıklayan kalemlerin doğrultusuna baktığımızda büyümenin güçlü bir doğrultuda geleceği görünüyordu.
Buna karşılık dönemsel büyüme tarafında biraz beklenenin altında bir resim olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü çeyrekten çeyreği büyüme yüzde 0,9 gibi sınırlı bir oranda gerçekleşmiş ki, çeyrekten çeyreğe büyüme mevsimsellikten arındırılmış büyüme olması itibariyle, oradaki eğilim biraz daha zayıf. Muhtemelen ikinci çeyrek içerisindeki dönemde mayıs ayındaki kapanma etkisi, yavaşlamaya ve büyümede hız kaybına geçici bir dönem için neden olmuş olabilir.
Bunun dışında büyümeyi besleyen kalemler içerisinde, hemen hepsinde zaten yıllık baz etkisinden dolayı güçlü oranlar var. Burada, önemli olan aynı zamanda enflasyonu da destekleyen kalemler, yani özellikle talep tarafındaki değişimler ki iç talepteki seyir malum enflasyonda etkisi olabilecek bir seyir.
O açıdan özellikle, kredi genişlemesindeki durum, ihtiyaç kredilerindeki durum bunlar yakından takip edilmeli ki oradaki ağırlıklanma itibariyle muhtemelen ihtiyaç kredi tarafına da bir düzenleme, bir sınırlama getirilecek gibi görünüyor.
Çünkü, sıkı para politikası ve makro ihtiyati tedbirlere rağmen, iç talep halen belli bir seviyenin üzerinde seyrediyor gibi görünüyor ve üçüncü çeyreği de devreden bir etki bu. Üçüncü çeyreğin de öncü göstergelerini görüyoruz. Yine sanayi üretimi, sektörel güven endeksleri gibi burada yılın geneline yayılmış kuvvetli seyir devam ediyor. Dolayısıyla, üçüncü çeyrek aslında yılın genel büyüme doğrultusu açısından yine pozitif etki edebilecek bir dönem. Artı ekonomik açılmanın etkisiyle beraber hizmet sektörünün de katkısı belirginleşmiş olacak.
Dolayısıyla yüzde 20’lik ikinci çeyrek etkisi, üçüncü çeyrekte baz etkisi olmayacağından dolayı, yıllık bazda rakamı çeyreksel dönemde aşağı çekecek olsa da dönemsel bazda kuvvetli bir büyüme bekleyebiliriz.
Yıllık büyüme de genel beklenti yüzde 8’e yakın bir büyüme olabileceği yönünde, biz de yüzde 7,8’lik bir yıllık büyüme olabileceğini düşünüyoruz. Eğer Covid kaynaklı küresel ya da yerel bir ekonomik şok etkisi olmazsa büyüme bu doğrultuda gerçekleşebilir. Geçen yılın düşük büyümesinden bu yıl büyük bir rebound etkisi büyüme tarafında yıllık bazda da görebiliriz.
SANAYİ BÜYÜMESİNDE KUVVETLİ GÖRÜNÜMÜN DEVAMINI BEKLİYORUZ
Analist Yusuf Topçu’nun değerlendirmesi şu şekilde:
Türkiye ekonomisi 2021 yılının ikinci çeyreğinde geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 21,7 büyüdü. Beklentilere paralel gelen veride 2020 yılının ikinci çeyreğinde kaydedilen yüzde 9,9 daralmadan kaynaklı baz etkisini denklemden tamamen çıkardığımız takdirde yüzde 9,5 gibi bir büyüme rakamıyla karşılaşıyoruz.
Üretim yöntemi ile hizmetler sektörü yüzde 45,8 ve sanayi sektörü yüzde 40,5 büyümüş durumda. 2021 yılının büyük bölümünde devamlı artış gösteren sanayi üretimi endeksi ile birlikte göz önüne alındığında yılın devamında da sanayi sektörü büyümesinde kuvvetli görünümün devamını bekleyebiliriz.
Böylelikle tahvil piyasasında ilk aşamada 50 baz puan ile başlayabilecek bir faiz indirimi döngüsü beklentisi neredeyse fiyatlanmış oldu. Cuma günü enflasyon rakamlarını da görmemizle birlikte para politikası cephesinde beklentiler daha da belirgin hale gelecektir.
Piyasada ilkbahar aylarından beri devam eden sınırlı toparlanmanın devamında, yıl sonuna doğru ilk aşamada 1.500 üzeri bir Borsa İstanbul 100 endeksi, 8,00 TL’ye ilerleyen kur ve 300 seviyesinin altına ilerleyen CDS primleri gibi bir tablo görme ihtimalimiz oldukça yükselmiş durumda. Yatırım ortamında ikinci eyrekte yaşanan yorgunluk sonrası bu atmosferin nasıl kullanılacağını takip ediyor olacağız. (HÜRRİYET)